Meltem Ataş

Aç Gözlülüğün Zindanından Tok Gözlülüğün Sarayına Yükseliş

Meltem Ataş

“Eğer ibadet bir kuş olsaydı; Şüphesiz ki onun kanatları, oruç ile namaz olurdu.”

Yaşadığımız ömür boyunca hayatımızın bazı anları hep güzelliklerle hatırlanır. Günün, haftanın, ayın hatta 1 yılın bile. Ama Ramazan ayını yaşayan ruhlar bu hatıralar içerisinde en şanslı sınıftandır. Maddi ve manevi huzurun zirve yaptığı o kutsal günlerden bahsediyoruz. Bu ay içerisinde pek çok alışkanlığımızın yerini yeni davranışlar alır. Yeme içme adabımızdan tutun da ibadetlerimize hatta sosyal ilişkilerimize kadar günlük hayatımızdaki rutinlerimiz de dahil her şey yeni bir şekle girer. Ve buna bağlı olarak da yeni kavramlar ile hayatımızı idame ettirmeye devam ederiz. Sahur, iftar, imsak, fitre, zekat, teravih ve mukabele. İşte bunlar Ramazan ayında hayatımıza anlam kazandıran bazı kavramlardır.

Hayatımızın her alanında olduğu gibi Ramazan ayında da geçmişe özlem duyarız. ‘Ah o eski Ramazanlar’ dediğinizi duyar gibiyim. Geniş ailelerle yapılan iftarlar, ezan saatine yakın fırınlarda oluşan pide kuyrukları, son saatlere bırakılan iftar hazırlıklarının telaşı, komşularımıza vermeyi asla ihmal etmediğimiz yemek ikramlarımız, iftar sofralarının kalabalıklığı ile birbirine karışan çatal kaşık sesleri, şen kahkahalarımız ile açtığımız oruçlarımız. Ezana 5 dakika kala zamanın 1 saat kadar uzun gelmesi, nefes almadan midemize indirdiğimiz bir şişe suyu içme telaşıyla güzelim yemekleri yemeğe iştahımızın kalmaması, ezan okunmadan çayın demlenip hazırda beklemesi ve mutfağa yayılan o nefis kokusu, yemek sonrası bir hava alayım mantığıyla yürüyüşlerimiz. Listemiz uzayıp gider elbette…

Tabi ki sonrasında sahur vakti, gecemizde o önemli yerini alacaktır. Ramazan ayındaki yeri ve önemi bizim için bambaşkadır. Elbette ki her evde kendini sahur hazırlamaya feda etmiş, gönüllü sahurcular vardır. Ses çıkarmamaya çalışarak sofra kurma telaşı, sonra uyuyan ev ahalisini tek tek uyandırmaya çalışması, 3-4 saatlik uykuyla ayakta kalma çabası; Gönüllü sahurcular diyoruz ya işte onlar sessiz bir direnişin kahramanlarıdır.
Ramazan ayı ruhumuzu arındırma çabalarının yoğunluk taşıdığı bir aydır. Çok farklı bir atmosferde bir arınma iklimi yaşatır. Yaptığımız ibadetler; iyilikler, hayırlar karşısında alınan dualar, kendimizi de unutmayalım bir dua edelim tadında serzenişler, yakarışlar. Ne ararsanız vardır bu mevsim geçişlerinde.

Ramazan ayı böyledir işte… Bizi asıl olmamız gereken kişi yapar. Manevi atmosferiyle bizi çepeçevre sararken kötülüklerden uzaklaştırır.
Ramazan ayı; kalbimize teselli, ruhumuza ilaç olsun. Dualarımız kabul, ibadetlerimiz makbul olsun. 
Hoş geldin Ya Şehr-i Ramazan. 11 ay boyunca yolunu gözledik

Yazarın Diğer Yazıları